Punk Ve Rock

Punk; kültür politika ve estetiği ile kurumsallaşmış sanat teorileri ve bunu yaratan topluma, toplumsal sisteme karşı doğmuş bir reddediştir. Punk, sanatçıyı devrimci olarak görür, geleneksel ve kalıplaşmış davranış ve yaşam biçimine karşı yıkıcı bir tavır geliştirir. Bireyin kişisel gelişimini yönlendiren, yaşam biçimini şekillendiren toplumsal organizmayı herşeyin suçlusu olarak görür ve saldırmaktan çekinmez. Punk'a göre herşey alt üst olmalıdır; aykırı, ayrıksı giyim tarzı, ve gündelik yaşamda sınırlann belirsizleştirilmesi, bilinçli kışkırtıcılık, kabul görmüş ve tekdüzeleşmiş yaşam biçiminin yeniden düzenlenmesi (ya da düzensizleştirilmesi) punk yaşam biçiminin devrimci taktikleridir.

Punk'ın kendini var ettiği sahne; ekonomik ve toplumsal buhranın yaşamın her alanını cenderede tuttuğu 1970'lerin son dönemlerindeki İngiltere'dir. Punk akımı; İngiltere'deki ekonomik bunalımdan büyük zarar gören işçi sınıfı gençleri arasında doğdu. "Geleceğin olmadığı'" hayatlarının ve politik güç sahibi kişilerce yönetilen bir toplum tarafından önceden belirlendiği gerçeği, toplumsal dinamiği oluşturan gençlerin en büyük buhranıydı. Bu buhranın köklerinin fütürizm, dadaizm, nihilizm ve anarşizm

Punklar içinde bulunduklan durumu protesto etmek için ellerindeki her malzeme ile bedenleri de dahil, kendilerini ironik bir biçimde "toplumsal atık" olarak sundular: Köle kıyafetleri, zincirler, deriler, dayatılan cinsiyetçi modaya karşı androjenlik, parçalanmış giysiler, rengarenk ve dikleştirilmiş rahatsız edici saç biçimleri ve punk sembollerinden bedene iliştirilmiş çengelli iğne... Punk antimodadır. Amacı geleneksel kalıplar içinde yaşayan topluma karşı algıyı bozmaya yönelik açık bir saldındır.

Punk estetiğinin yaratıcısı olarak kabul edilen Londralı modacı Vivienne Westwood (Sex Pistols'in doğuşunda da nedenlerinden olan 'Sex' adlı dükkanın ortaklanndan) şu sözleri ile punk esetetiğinin "nedenini" açıklıyor:

"...Onun giysilerini giyrnek için cesur olmanız gerekir. sokakta yürürken tüm dikkatleri üzerinize çekeceksiniz. Bu tepkileri davet eden bir güç gösterisidir. Giysiler genellikle fikirleri sözlerden daha iyi anlatabilir. Bir kitap, bir poster ya da broşür kadar yıkıcı bir silah olabilir: Otobüste yanınızda 'Anarchy in the UK' (Birleşik Krallıkta Anarşi) tişörtü ile oturan biri sizi anıda rahatsız eder."

Punk kültürü kendi dayanışma ve iletişim ağını da yaratmıştı. Fanzinler. Kültür ve sanatendüstrisine ve sisteme karşı bir tokat olan fanzinlerin varoluş nedeni yadsıma, reddetme talebi ve çağnsıdır. Fanzinlerin punk eylem yaşam biçiminde oldukça önemli bir yeri vardır. (Yeraltı Edebiyatı) İlk Punk fanzini; "Sniffin' Glue", Punkın; "kendi-başına yap" (do-it-yourself felsefesini ortaya çıkanyordu: bir gitar üzerinde üç akorun yerleri gösterilmiş ve şu başlık atılmıştı: "İşte size bir akor, işte iki tane daha, hadi şimdi gidip kendi grubunuzu kurun."

Punklar arasında iletişim ve düşünsel ağ oluşturmasının yanısıra fanzinlerin yaptığı bir diğer önemli katkıda yıkıcı grafik tasanm estetiğini oluşturmasıydı. Çoğunluğu elle yazılan, siyah beyaz olan kaotik bir kolajla oluşturulup fotokopi ile çoğaltılan fanzinlerin sadece dış görünüşleri ile bile algıyı bozmaya, kalıplan yıkmaya yönelikti.

Punk'ın bu yıkıcı tavrının köklerini dada akımının oluşturduğu söylenebilir. 1916-1922 yıllan arasında Dada kendisini de reddederek mevcut tüm toplumsal ve estetik değerlere şiddetli karşı çıkışı, anlamsızlığı ve antisanatı, provakatif parodisi, edepsiz mizahı ile yıkıcı sanatın temsilcilerindendir.

" .. .Bizim için birer HİÇSİNİZ Tanrılarınız gibi: HİÇ Bürokratlarınız, yöneticileriniz gibi :HİÇ Ressamlarınız, şairileriniz gibi: HİÇ Bana saldınp, dişlerimi sökseniz de suratınıza aptal öküzler olduğunuzu haykıracağım..." (Dada Manifestosundan)

Dadanın önce gelen simalanndan Mareel Duchamp; pisuvar, şişe askılığı, kar küreği gibi eşyalann üzerine sadece imzasını atarak ve birer sanat eseri olarak sergilediği "ready mode"leri (hazıryapıt/yapım) ile tanınmıştır.

Punk konserleri, punk giyimi ve sanatı gibi yıkıcıdır. Değerlere yönelik birer saldırıdır. Punk'ın kışkırtıcılık politikasının bir parçası olan gruplar konser sırasında, seyircisi ile şiddet, yıkım gösterisi sergilerier. (Sahneye kusmak, tükürmek, havada uçuşan içki şişeleri, sandalyeler , grup dansı) Punk'ın bu sadomazoşist eğilimi aslında, punk'ın diğer tahripkar unsurlan gibi belli bir şeye dikkat çekmek üzere kullanılan bir şok taktiğiydi. Punklar toplumu nasıl gördüklerini anlatmak istiyorlardı: Anarşi istiyorlardı, yeni bir müzik tarzı geliştirmek ve bu müzik tarzının kaosunu paylaşmak, çoğaltmak istiyorlardı. Punk konserleri ekspresyonist performansı ile "şimdi ve burada"dır. (now-and-here) Ekspresyonizmin sembolü haline gelen Çığlık punkta hem şarkılarında hem de grafik tasarımlannda kendini gösteren bir motiftir: yüksek desibel seviyesi,izleyici ile grup arasında fiziksel ve duyusal etki punk konseri "yaşamalanı" içindedir. O an'ın içinde yaşanılanlar zamandan ve mekandan soyutlanmış kaostur.

Punk Rock'ın gelişimi Amerika ile İngiltere arasındaki kültürel alışverişle hız kazanmıştı. Velvet Undergound, New York DolI ve Ramones gibi New York'lu gruplar, 1965'te başlayıp 1970'ler boyunca devam eden bir süreçte, bilinçli bir biçimde "sokak kültürünü" işlemiş ve geleceğe karamsar bakan yeni bir tür müzik üretmişlerdir. (Bu gruplar sadece punk rock'ın değil hard'n' heavy, heavy metal ve türevIerinin de doğuşunda da etkili olmuşlardır.)


"Punk", "Punk Rock", "Punk Kültürü" tam da punk'ın istediği gibi açık bir biçimde tanımlanamamıştır. (Standardize edilerneme, kategorize edilememe) Punk; ilk çıkışı 1975'te belirli bir rock and roll türünü ve kendisi ile iyişkilendirilen gençlik alt kültürünü anlatmak için kullanılmaya başlansa da, 80'ler sonrası ticari rock müziğin türevlerini tanımlamak için kullanılmaya başlanmıştır. Punk 'underround rock', 'new wave', 'new music', 'street rock', 'power pop', 'avant-punk' ve 'hardcore' gibi terimlerle özdeşleşen anlamlarda da kullanılmıştır.

Punk sözcüğünün kökleri de bulanıktır. İngilizcede ilk olarak fahişe ile eşanlamlı olarak ortaya çıkar. Funk ve Wagnalls İngilizcenin Yeni Standart Sözlüğünde şöyle tanımlanır:

ı.Çürümüş tahta, bitkisel kav, değersiz nesne, boş konuşma.
2. Yumrukla yapılan saldın ya da darbe.
3. Genç Haydut, hayta, serseri.
Bu sözcük tanımları bilgilendirici olsa da punk'ı tanımlamaz.

Punk Rock'ın ortaya çıkışı Ocak 1976'da Manhattan'daki East Viyiage'da bulunan CBGB and OMFUG adlı küçük bir kulüpte verilen konserlerden doğan'Punk' adlı derginin çıkışı ile başlar.

...18 yaşındaydım. New York'taydım. Yıl 1975'ti. Birgün arabada giderken John (Holmstrom) 'bir dergi çıkaralım' dedi. Beni ve Ged'i (Dunn) Velvet Underground'a 1997 ve Stooges'a ve New York Dolls'a uyandıran John'dı John derginin sevdiğimiz şeylerin bileşimi olmasını istiyordu. Eski Tv dizileri, bira içmek, düzüşmek, çizburger, mizah dergileri, ikinci sınıf filmler ve bizden başka kimsenin takılmadığı rock'n'rol grupları. John derginin adının Teenage News olmasını istiyordu. Dolls'un aynı isimli şarkısından ötürü. Boktan bir isim olduğunu söyledim. 'Niye Punk demiyoruz?' dedim. Punk sevdiğimiz herşeyi temsil ediyordu: Kıyak, yapmacıksız, absürd, komik, ironik, şehri küçük posterlerle donattık. 'Dikkat Punk geliyor! Leg McNeil Please kill Me/ Roll Dergisi temmuz 2001/07"


İsyankar CBGB and OMFUG (Country, Blue Grass, Blues and Other Music For Uplifting Gormandizers) sahnesi Punk dergisi yolu ile punk terimi ile kurduğu bağlantı, belli bir deneysel rock'n'rol akımını tarif edecek olan "Punk Rock" teriminin oluşması sürecinin ilk aşamasıdır.

Punk dergisinin ilk sayısı 1 Ocak 1976'da çıktı. Lou Reed ve Ramones ile ilgili yazıların yanı sıra John Holmstrom'un özgün otobiyografik çizgi dizisi "Joe", Leqs Mcneil'den şehvetli kadınlarla ilgili "foto karikatür öykü"sü yer alıyordu. Punk'ın ilk sayısı 3000 adet basıldı. Ve sadece New York'ta dağıtıldı. Dergi son çıkış tarihi olan 1979'ta 25.000 adet basılıyor ve dünya çapında 2000 aboneye ulaşıyordu.

Punk dergisinin İngiliz punk akımına da grafik anlayışı yönünden önemli etkileri olmuştu. İngiliz punk rock'ının ilk fanzini "Sniffin' Glue" adıyla Temmuz 1976'da Londra'da çıkmaya başlar. Daha sonra; Ripped and Tom rotten to the Core, London's Burning, Live Wire, Vive La Resistance ve Heat adlı fanzinler İngiliz karşıt kültürünün sözcüleri oldular.

Punk Rock stili Londra'nın güneybatısındaki ve Kings Rood civarındaki heterojen gençlik söylemlerinden, yaşam biçiminden oluşmuştu. Şüphesiz ki punk rock'ı tetikleyenler arasında, androjen görüntüsü ile fetişleştirilen fenomen David Bowie'nin glitter rock'ı, Ramones, Heartbreakers, Iggy Pop, Richard Hell gibi kişi ve gruplar vardır. 1960'ların moda alt kültürünü, bazı blues gruplarının melodik alt yapısını ve isyanını, northem soul ve reggae'den alınma unsurları da punk müzikal kaosunda bulmak mümkün.

Tarihte Hippy adı ile anılan sahte-uyuşturulmuş-muhalif kültür milyonlarca ebleh evcilleştirmekte oldukça başarılı olmuştu. Bu sahte muhalif kültür başarısını mass media'dan daha ziyade, 1950'lilerin beat generation radikal muhalefetini vahşi kapitalistlerin önünde savunmasız ve yalnız bırakmasına borçluydu. Başkalannı rahatsız etmeyecek kadar vasat olan bu insanlar daha sonra senetlerin, iş görüşmelerinin, ahizelerin arasında geçmişlerini hatırlamayacak kadar değişip kapitalistleşeceklerdi. Oysa punk kendi bedeni ve yaşam biçimi ile politikası, parodisi ve estetiği ile kesinlikle asi ve yıkıcıydı, ki hala bir çok ülkede alt kültür muhalifliğinin en önemli unsurlarıdırlar.

Gothic Nedir

Gotik sözcüğü, herkeste genellikle güzel çağrışımlar uyandırır: katedraller, kiliseler, sivri kuleler, eski tarz bir
dekorasyon.Oysa, bu sözcüğü ilk kez kullanan Rönesans dönemi İtalyan sanatçıları için Gotik terimi oldukça değişik bir
anlam taşımış ve klâsik biçimlere karşı çıkan Kuzeyli barbarların, özellikle Cermen kökenli halkların kültürünü
simgeleyen bir sözcük olarak geçerlik bulmuştur.

Gotik sözcüğü ilk önceleri Rönesans olgusunun dışında kalan tüm barbar kültürü ifade etmek için kullanılmıştı. Ancak
sonradan, bu kültür daha iyi anlaşılıp, takdir edilmeye başlanınca daha dar bir anlamda, yalnızca mimari bir biçimi
belirtmek amacıyla kullanılır oldu. Daha yakın dönemlerde ise, halk dilindeki anlamıyla, tümüyle dinsel yapılarla,
özellikle katedraller ile bağdaştırılan bir terim haline geldi. "New English Dictionary" (Yeni İngilizce Sözlük) Gotik
sözcüğü için şu tanımı vermektedir:

"Batı Avrupa’da XII. yüz yıldan XVI. yüz yıla kadar yaygın olan mimari stil için kullanılan terim. Stilin temel özelliği
sivri kemerlerdir. Aynı zamanda mimari ayrıntılarda ve süslemede de uygulanmıştır".

Aslında bu tanım yeterince kesin değildir. Mimarlık tarihi uzmanlarından bir çoğu, Gotik stilin temel özelliğinin sivri
kemerler olduğunu kabul etmeyip, farklı kuramlar ileri sürebilirler. Ayrıca, Gotik stili yalnızca mimarlığa özgü olarak
kullanmak da pek doğru değildir. Zira Gotik yalnız yapılar için değil; mobilyalar, giysiler, süslemeler, hatta mutfak aletleri
ve davranış biçimleri için bile geçerli bir kavramdı. Ne var ki, günümüzde kilise yapılarının dışında Gotik stilden geriye
hemen hiç bir şey kalmamıştır.


Gotik ortaya çıkana dek Batı Avrupa’daki tüm yapı biçimlerinin temelini oluşturan "Romanesk" mimarlık oldukça basit
bir ilkeye bağlıydı ve özünü eski bazilika inşaatlarından almıştı. Bu ilke, dört duvar üzerine oturtulan düz bir çatıdan
ibaretti. Eğer çatı kubbeli ya da çıkıntılı olursa, yan ağırlıkları taşımaları için duvarların kalınlaştırılması gerekliydi. Bu
nedenle, geniş iç mekânlar gerektiren büyük yapılarda duvarlar fazlasıyla kalın yapılıyordu. Duvarların yeterince sağlam
olması için ise pencerelerin pek küçük olmaları gerekiyordu. Sonuç olarak, Romanesk yapılar bodur ve hantal
görünümlü, iç mekânları karanlık ve hüzünlü yapılardı.

Gotik mimarlar, iç mekânlarda yeterli genişliği sağlayan sivri ve yüksek kemerler kullanarak, Romanesk yapıların
uygunsuz koşullarından kurtulma çaresini bulmuşlardı. Üstelik kemerli payandalar kullanarak yan ağırlıkları
desteklemesini de biliyorlardı. Bu sayede, duvarların üzerindeki büyük yük azaltılmış oluyordu. Açılan büyük pencereler
ve kullanılan renkli camlar iç mekânların tatsız karanlığını ve hüznünü yok ediyordu. Zamanla, yapıyı oluşturan çeşitli
öğeler; kemerler, payandalar, sütunlar ve duvarlar, tıpkı bir makinenin gerekli parçaları gibi, bütün halinde uyumlu bir
sistem biçimine dönüştü. Yapının çeşitli öğelerini uyumlu bir biçimde örgütleyen bu bütüncül sistem Gotik stilin özünü
ve Romanesk stilden ayrılmasını sağlayan ana niteliğini oluşturdu. Kemerler, payandalar, sütunlar gibi teknik özellikler
stili belirlemede ikinci plana düştü.

Violet-le-Duc’ün ünlü Gotik tanımına göre; "tümüyle Romanesk stilden ayrı evrimleşmiş olan Gotik stilin ayırt edici
özelliği, yapının tüm karakter ve görkeminin titizlikle örgütlenmiş ve içtenlikle uygulanmış bir sisteme bağlı
olmasındadır".

Moore’un tanımlamasına göre; "Gotik mimari kısaca, payandalar ve ayaklar tarafından taşınan bağımsız bir kemerler ağı
ile bunların üzerine oturtulmuş bir çatının oluşturduğu bir yapı sistemidir. Yapının tüm dengesi, ağırlık ve karşı-ağırlıklar
sayesinde sağlanmıştır. Tüm sistem, mimari koşullara ve sanatsal formlara uygun, konularını doğadan alan yontularla
bezenmittir. Gotik, dinsel inanç ile esinlenmiş, ulusal ya da yöresel tutkularla uyarılmış laik zanaatkârların ürünü olan
yaygın bir kilise mimarisidir".

Moore, Gotik’in anahtarını payandalarda bulur. Diğer uzmanlar farklı kuramlar sunarlar. Porter’a göre temel nitelik
kemerli çatıdır. Phillips sivri kemerlerin tüm sistemin özü olduğunu ileri sürer. Gould için, en üstün değer taş çatılardadır.
Oysa Lethaby, Gotik stilin özünü bu tür teknik özelliklerden çok, yapının genel Orta Çağ karakterinde bulmaktadır.


Gotik Stili Kim Buldu ?


Gotik’in nerede ve ne zaman başladığı konusunda mimarlık tarihçileri arasında büyük görüş farklılıkları vardır. Gotik
stili yaratma onurunu kendi ülkelerine mal etmeyi arzulayan İngiliz yazarlar, ilk örneğin Durham’da 1100 yılları civarında
ortaya çıktığını ileri sürmektedirler. Oysa ayrıcasız olarak tüm Fransız yazarlar, Gotik’in başlangıcının Paris ve çevresinde
gerçekleştiğini savunmakta ve ilk Gotik anıtın, yapımına 1140 yılında başlanan Saint Denis Manastır Kilisesi olduğunu
söylemektedirler. Çağdaş yazarların büyük çoğunluğu Fransız kuramını kabul etme eğilimindedirler. Porter, yeni stilin
1063 yılında Paris’te başladığını ve doruk noktasına 1120 yılında Amiens nefi (orta sahını) ile ulaştığını belirtir.

"Roman and Medieval Art" (Roma ve Orta Çağ Sanatı) adlı kitabında Goodyear, Gotik stilin başlangıcı ve gelişmesi
hakkında şunları dile getirir: "Gotik’in "erken", "orta" ve "geç" dönemleri olduğu belirtilir. Oysa, bu dönemler arasında
kesin sınırların bulunmadığı bilinmelidir. Genel olarak XII. yüz yılda Gotik Fransa’da başlamıştır ve diğer ülkelerde XIII.
yüz yıl öncesinde bu stile rastlanmaz. XIII. ve XIV. yüz yıllar Gotik stilin yetkinliğe ulaştığı dönemlerdir. XV. yüz yılda
ise göreli olarak gerileme görülür. Hem Almanya ve hem de İngiltere’de Gotik XIII. yüz yılda ortaya çıkmıştır. Halbuki
İtalya, Gotik’i asla tümüyle kabullenmemiştir. İngiltere, Gotik stilde en yoğun yerel ve ulusal uygulamaların yapıldığı
ülkedir ve bu nedenle İngiltere’de Gotik’in ikinci el olarak, bir taklit biçiminde uygulandığı aşikârdır. Biçimsel güzellik
ve genel çekicilik açısından İngiliz katedralleri diğer tüm ülkeler ile yarışabilirler; ancak Gotik’in ortaya çıkıp gelişmesi
açısından öncelik Fransızlara ait olmuştur."

Acaba Gotik mimarlar bu yeni sanatın gizlerini nereden türetmişler?


Bu konuda da, çok sayıda farklı kuramlar mevcuttur ve pek aklı başında savların yanı sıra oldukça saçma olanlara da
rastlanabilir. Lascelles, mimarların sivri kemerleri Nuh’un Gemisinden öğrendiklerini ileri sürmüştür. Stukeley, yeni
yapı ilkelerinin Druid’lerin mağaralarını taklit etmeye çabalarken keşfedildiğini savunur. Ranking’e göre Gotik stil,
temelde Gnostik bir karakter taşımaktadır. Christopher Wren, Gotik’in Araplardan alındığını söylemiştir. Findel’e göre,
Gotik sanatı bulma onuru Cermen kökenli halklara aittir. Scott bu kurama katılmakta, ancak Fransa ve İngiltere’ye
yayılmasını "Comacine Ustaları"na bağlamaktadır. Lewis, bu denli açık ve kesin ilkelerin ancak tek bir kişi tarafından
oluşturulabileceğini düşünür ve Gotik sanatın keşfi onurunu Fransa kralı Şişman Louis’nin başbakanı Suger’e verir.
Pownall, Gotik’in ağaç oymacılığından türediğini belirtir.

Günümüz sanat tarihçilerinin genelde birleştikleri kuram, Gotik’in zamanla ve ustadan çırağa sözlü eğitim ile evrimleştiği,
kaçınılmaz olarak dönemin mimari ve toplumsal koşullarından etkilendiği biçimindedir. Bu kurama Gould da şu sözlerle
katılır: "Gotik, bir taklit ya da çalıntı değil, özgün bir stildir. Avrupa’nın çeşitli yörelerinde hemen hemen eşzamanlı olarak
belirmiş ve zamanla gelişmiştir."

ayrıca;


Gotik, kendine has özelliği olan bir sanat anlayışı ve yazı şekli. Gotik yazılar ilk baskı denemelerinde denenmiş çoğunlukla Almanlar tarafından kullanılan bir yazı stilidir. Gotik sanatı 12. yüzyılın ikinci yarısında Romanik sanatının değişmesiyle, Latin sanatına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Mimaride ilk çıkış yeri Fransa diyenler varsa da Avrupa'nın çok yerinde aynı zamanda rastlanmış ve bütün Hıristiyan batı dünyasına yayılmıştır. Her ülke Gotik sanatında zevkine uygun değişiklikler yapmıştır. Avrupa'nın sanat merkezi kabul edilen İtalya'da ise pek tesiri görülmemiştir. İngiltere'de sütunları çoğaltan ve kubbenin altında onları yelpaze gibi açan bir dikey üslüba bağlıdır. İspanya'da Gotik sanatının Arap motifleriyle birleşmesinden meydana gelen müdeccer (mudejar) üslubu doğmuştur. Gotik sanatı Avrupa'nın kuzeyinde 16. yüzyılın başlangıcına kadar sürmüştür.

Gotik sanatının mimarları, ağırlığın itme kuvvetini ve yönünü tesbit ederek, baskıyı kemerlere ve fil ayaklarına aktardılar. Böylece yapının tamamı dengeye faydalı olan elemanlara bağlandı. Ağırlığa tamamiyle hakim olan Gotik mimarisinde yapılar, sanki yükselerek uçuyormuş gibi bir his verir.

Gotik tarzının önemli özelliği sivriliktir. Roma mimarisindeki yaygın kubbeler yerine, dilimli kubbeler, yuvarlak kemerler yerine, sivri ve birbirini kesen kemerler kullanılmıştır. Dini yapılarda aranan diğer bir husus ise büyüklük ve yücelik hissinin uyandırılmasıdır. Pencerelerin bol olması, pencere camlarının renkli olması, çatılardaki okumsu kuleler dikkati çeken diğer özelliklerdir.

Gotik tarzı, yalnız mimarlıkta tesirli olmayıp; süs ve gündelik eşya resim ve yazıda heykelcilikte de etkili olmuştur. Gotik mimarlık ise daha ziyade katedral, kilise, manastır gibi dini yapılarda tesirini göstermiştir.

Gotik mimarisinin başlıca eseri katedraldir. 13. yüzyılda toplum adeta bütün heyecanını ve zenginliğini katedral yapmaya ve süslemeye harcamıştır. Paris'te Notre Dame ve Amiens bunlardandır

Dünyanın En İyi 10 Emo Grubu


BLue Jean Dergisinin bu sayısında dünya çapında en iyi 10 emo grubu yer almakta.



1- My Chemical Romance

2-30 Second To Mars

3-Fall Out Boy

4-Panıc At The Disco

5-Afi

6-Good Charlotte

7-Flyleaf

8-Taking Back Sunday

9-The Used

10-Billy Talent



Dergiye yeni nesil 10 emo aLbümse şunlar:



1-Silverstein- Discovering the waterfront

2-From Autumn To Ashes- Too Bad You're Beatiful

3-Underoath- Define The Great Line

4-Dead Poetic- New Medicines

5-Aiden- Nightmare Anatomy

6-Hawthprne Heights- If Only You Were Lonely

7-Glassjaw- Everything You Ever Wanted To Know About SiLence

8-Finch- What Is To Burn

9-A Static Lullaby- A Static Lullaby

10-From First To Last- Heroine



Dergiye göre en dikkat çeken yeni isimlerse şöyle:



1-My American Heart

2-Schoolyard Heroes

3-Kill Hannah

4-Ivory Line

5-Madina Lake



10 gruptan 10 hit şarkı sıralamasıda şöyle :



1-My Chemical Romance- Famous Last Words

2-30 Second To Mars- The Fantasy

3-Fall Out Boy- Thnks Fr Th Mmrs

4-Panic At The Disco- Build God Then We'll Talk

5-Afi- ....but Home Is Nowhere

6-Good Charlotte- Keep Your Hands Off My Girl

7-Flyleaf- Fully Alive

8-Taking Back Sunday- Twenty-twenty Surgery

9-The Used- The Bird And The Worm

10-Billy Talent-Covered in Cowardice



TozLu raftan 10 emo aLbüm:



1-Jimmy Eat World- Bleed American

2-Sunny Day Real Estate- Diary

3-Rites Of Spring- End on End

4-The Promise Ring- Nothing Feels Good

5-The Get Up Kids- Something To Write Home About

6-Heroin- Heroin

7-Hoover- Lurid Traversal Of Route 7

8-Drive Like Jehu- Yank Crime

9-Shotmaker- Crayon Club

10-Maximillian Colby- Discography





Ve SİTEMİZİN GURUR KAYNAĞI YAZIYI OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM

TÜRK EMOLARIN BULUŞMA MEKANI ORTAMGUZEL

Sekiz bini aşkın üyesiyle Türkiye'nin en kalabalık emo içerikli sitesi Emo Turkey, Türk emo'ları tek bir çatı altında toplamayı hedefliyor.Sitenin forumunda emo felsefesinin ve yaşam biçimini daha iyi anlayabilir,"emo olmak" ne merem bir şeydir öğrenebilirsiniz.Emo grupları hakkında bilgiler edinebileceğiniz sitede ayrıca,emocore,screamo,punk ve metal gibi emo'ların sahip çıktığı tarzlara ait görüşler de mevcut.





Bunun Yani Sıra Dergide Panic At The Disco'nun ufak bir isim değişikliğinden,birçok röportaja [Ayben,Kolera,Birçe,Sis,Esin İris,Nebula,Medusa,Ema,Hayko Cepkin,Mor ve Ötesi,Çilekeş,Nick Kave,Alev,Düşük Voltaj],bir çok konuyada yer veriyor....My Chemical Romance mı,Fall Out Boy mu? ,30 Seconds To Mars Emo Mu, Değil mi? , 10 Emo Marşı , Yeni Nesil ve KLasik Emo ALbümü Gibi Bİr çok SöyleyişiYede Yer Veriliyor



Teşekkürler Blue Jean



kendi ellerimle yazdım



Dergi Kapağı

Emoların Müzik Tarzı

Bugünün modern Emo Rock’ının temsilcileri Incubus, Dashboard Confessional, Jimmy Eat World, New Found Glory, Hoobastank,
Hardcore Punk’ın bir uzantısı olarak başlayan Emo Rock kısa zamanda, modern punkların ve indie rockerların yeni favorisi oldu, progressif gitar tonları, karmaşık şarkı yapıları, melodik ve dinamik gürültüsü ile hemen tanındı. Bir kısım ise pop’a daha yakın durdu. Emo şarkı sözleri, oldukça kişisel, şiirsel ve biraz da itiraf havasında. Diğer rock türlerinden biraz daha az maço. Her ne kadar “sen bunu külahıma anlat” dense de, reklam ve ticari kaygılara karşın, reklamı yapılan müziğin gerçekten duyguları yansıtamayacağı görüşündeler. Bu yüzden aynı anda hem enerjik ve mücadeleci, hem de kişisel, özel ve aşırı duygusal olmayı başarabilen bir tarz. ( Incubus - Drive.)

“Emo” ne demek, ne saçma bişi, emotional gibi mi yani?
“Emo Rock” teriminin ortaya çıkması da bu döneme rast geliyor. Ben de dahil çoğu kişinin düşündüğü gibi Emo, “emotional / duygusal”ın kısa hali değil. Yani duygusal, hüzünlü rock anlamına gelmiyor! Zamanında safça rollerde oynayan Emo Phillips adlı bir aktör varmış ve Fugazi Konseri’nde sıkılan bir seyirci, “siz gidin Emo Phillips’e rock yapın” diye bağırmış! Ancak grup, o gürültüden Phillips kısmını duyamamış. İzleyiciye “Emo Rock da nedir?” diye sormuşlar ve diğer izleyiciler de grubun bunu kendilerine sorduklarını, cevabı içinde bir soru olduğunu düşünmüşler. Tabii bu hikayenin bir şehir efsanesi olma ihtimali de çok çok büyük.
Gerçek bir Emo fanı olup olmadığınızı, mesela Mineral’in February parçası ile test edebilirsiniz. Sonunda ağlarsanız, gerçek bir Emo fanısınız. Eğer, “Bu adam şarkı söyleyemiyor ki, ee nakaratı nerde bunun, şarkı üç dakikalık enstrumental bişi ile bitiyor, bu ne be” derseniz ya da bütünüyle şarkı size çok karmaşık ve ağır gelirse… Sadece bir MTV izleyicisisiniz demektir. Koşarak Marc Anthony dinleme hakkınız saklıdır. Mineral dağıldı, milyonlarca yeni grup türedi. Bir kısmı, Mineral için tribute albüm hazırladı ve bütün bunlar bizi günümüze getirdi. Şu an MTV ve basın, dünyaya sürekli yeni Emo grupları tanıtmakta… Bazısı gerçekten Emo, bazısı da cidden sadece özenti. Her siyah tişört giyip güneş gözlüğü takan, saçını boyayıp Weezer ya da Get Up Kids dinleyerek yanında “duygularını şarkı haline getirmek için” not defteri taşıyan emorocker olamıyor… Emo Rock, bir görünüş tarzı değil, aptalca bir şekilde pop ile hardcore karışımı birşeyler yapmak da değil… Pop değil, Marc Anthony değil, Trl değil… Biraz daha açıklamayı, geçmişteki ve günümüzdeki en önemli temsilcileri, ikinci bölümde bulacaksınız… Incubus - Drive demiş miydim? İyi o zaman, bir de Hoobastank - Crawling In The Dark diyeyim.. Siz de iyice havaya girin…!!!
Emo GrupLar
1980 li yillarin ortalarinda cikmistir (Embrace).
1990 larin basinda Drive Like Jehu,Rye Coalition, Angel Hair, Antioch Arrow, Mohinder ,Saves the Day, Taking Back Sunday, and The Movielife.
1990 ortalarinda Fugazi dalgasila Sunny Day Real Estate ,Texas Is the Reason Circle Takes the Square, City of Caterpillar, Funeral Diner, and A Day in Black and White ,The Promise Ring, Braid, Bright Eyes, The Get Up Kids,Jimmy Eat World(1996) ortaya cikmistir.
90 larin sonlarinda Fugazi ve Hüsker Dü nun etkisinde Thursday, The Juliana Theory ve Sparta .
2000 li yillarda ise Jimmy Eat World ,Dashboard Confessional..
diger emo gruplar:
The Red Jumpsuit Apparatus,
Thursday,
Envy,
The Juliana Theory,
Further Seems Forever,
My American Heart,
Jawbox,
hot rod circuit,
Saves The Day,
The Movielife,
The New Amsterdams,
At The Drive In,
Bad Astronaut
ayrica piyasa da emo diye kabul edilip emo olduklarini dusunmeyen gruplar:
AFI,
Alexisonfire,
Brand New,
Bright Eyes,
Panic! at the Disco….
Coheed and Cambria,
Death Cab for Cutie,
Fall Out Boy,
From First to Last,
Funeral for a Friend,
Hawthorne Heights,
My Chemical Romance, ,
Senses Fail,
Something Corporate,
The Starting Line,
Story of the Year,
Thursday,
The Used ve Underoath

Emo Makyaj Yapımı

Fondöten

Sizin için en uygun olan rengi bulmak için güneşe çıkıp renk tonuna dışarıda bakmanız daha uygun olur. Çünkü karanlık yerlerde fondötenin rengini anlayamayabilir koyu ya da açık bir ton alabilirsiniz.

Fondöten sürerken genelde süngerle sürülmesi tavsiye edilse de parmaklarınızı kullanarak da bu işlemi yapabilirsiniz. Böylece daha az ürün harcamış olursunuz…Ve Çekici Durmuş Olursunuz..

Pudra

Pudra seçimi yaparken cilt renginize uydurmaya çalışmak yerine şeffaf bir pudra kullanmayı tercih edin…yüzünü Belli Edecek ve Sıradışı göstermeyi Saglayın…Cildinizin kuru görünmesini istemiyorsanız pudra kullanmamanız tavsiye edilir. Pudrayı her zaman fondöten ve kapatıcıdan sonra kullanın.

Allık

Allık seçiminde göz önünde bulundurmanız gereken en önemli faktör allığın cildiniz kızardığında ya da yandığında aldığı renkten farklı olmamasıdır… Bu genelde siyahımsı veya kırmızı tonlarıdır…Siyahımsı Bir ton ile farklı ve Çekici Olabilirsiniz..